Köşe Yazıları

İçinizdeki Lider (7.Bölüm)


  • 3 ay önce
  • 708 Okunma
Tüm Yazıları

İçinizdeki Lider (7.Bölüm)

Dale Carnegie (1888-1955)

Dale Carnegie Amerikalı yazar, hatip, kişisel gelişimci ve iletişim uzmanıdır. “How to Win Friends and Influence People - Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme sanatı” kitabını 1936 yılında yazmış ve 30 milyondan fazla satış yapmıştır. D. Carnegie dünyada insanların kişisel gelişim konusunda ne kadar eksik olduğunu ilk keşfeden ve bir kitap yazmayı düşünen kişi olarak büyük önem arz eder. Yazdığı kitaplarda genellikle yaşanmış olayları örnek olarak gösterir ve herkes bu hikayelerde kendinden bir şeyler bulur.

                                                          “Bir insanın yüzünde taşıdığı ifade;

                                                sırtında taşıdığı elbiseden mühimdir”          Dale Carnegie
 

Carnegie, Güney Dakota’da sığır çobanlığı yapan bir çocukken, Hong Kong’dan Kuzey Kutbu’na kadar dünyanın dört bucağını dolaşmayı, bütün kurumların yöneticilerine ders vermeyi başarmış, İngiltere’de veliahtın himayesinde konferans vermiştir. Carnegie yaptığını şöyle açıklamıştır:

‘İnsanların korkularını yenmelerine çalışıyorum. Başarısızlık, korkunun neticesidir. Korkularını yenenler, kendilerine güveniyorlar, atak oluyorlar”

Teknik bir meslekte bile başarının %15 bilgiye, %85 insanları idare etme sanatındaki maharete bağlı olduğu ortaya çıkmıştır.  

8-İnsanların Durumlarına Saygı Göstermek

“İnsanlara, kendinize davranılmasını istediğiniz gibi davranın”

Bir şirket yöneticisi, bir memur, anneler/babalar, sınıftaki öğretmen, restorandaki garson, marketteki görevli vb… Hepsi bu basit kuralı uygulamaları halinde daha ileri gidecek, daha fazlasını elde edecek, kendilerini daha iyi hissedeceklerdir. Daha doğru bir deyişle, insanlara saygı gösterin. Onlar da size saygı göstereceklerdir.

Dünya artık bir kuşak öncesine oranla çok daha entegre çok daha farklılık içeren bir yer. Bu farklılık en çok iş dünyasında göze çarpıyor. Kadınlar, eşcinseller, engelliler, çok geniş bir yelpazeye yayılmış ırk,din ve etnik gruplardan gelenler. Bunların hepsi eşitliğin bir parçası.

Büyük bir değişikliğe uğramış bu çevrede başarılı olabilmek için, geçmişleri ve kültürleri ne olursa olsun, herkesle uyum içinde ve anlayışlı olmak gerekiyor. Örneğin, bir başka kültüre yapmış olduğunuz seyahatlere iki şekilde bakabilirsiniz:

   1.Kendi kültürünüzü çok üstün görüp gittiğiniz yerlerde sizinkinden binlerce yıl eski uygarlıklardan gelen insanlara burun kıvırarak bakabilirsiniz. Onlar teknolojik açıdan sizin kadar gelişmemiş olabilir ve siz kendi sisteminizin daha iyi olduğunu düşünebilirsiniz.

   2.Ya da ikinci yolu seçer ve şöyle dersiniz: evet fiziksel durum ve koşulları pek iyi değil ama ne kadar zengin bir dini ve kültürel geçmişleri var. 10.000 yıldır buradalar, demek ki bir bildikleri var, biz ise 200 yıldır vatanım dediğimiz yerdeyiz.

Bütün insanlar kültürlerine, dillerine saygı duyulmasını, kendilerine birer birey gibi davranılmasını ve tanınmayı isterler ve bu çok doğaldır. Bu gerçek, insanlık var oldukça devam edecektir.

Sizler yönetim kurulunda, üniversitede, şirketinizde, satış bürosunda, kâr amacı olmayan organizasyonlarda vb. kurumlarda farklılıklara uyum sağlayabiliyor musunuz?

Bunun ilk adımı herkesçe bilinen temel kural: kendinizi diğer kişilerin yerine koyun. Siz de o konumda olabilirdiniz. Onlar da sizin gibi yaşıyor, soluk alıyorlar, evde baskı yaşıyorlar, başarılı olmak istiyorlar, değer görmek, saygı duyulmak istiyorlar ve anlayış bekliyorlar.  

Asıl mesele, insanlara saygılı davranmak “günaydın ya da teşekkür ederim” gibi küçük şeyleri onlardan esirgememek ve güzel bir atmosfer yaratmaktır.  

New York Life sigorta şirketinden Fred Sievert farklı bir uygulama denedi. Şirketin bulunduğu binanın güvenlik görevlilerini topladı. Onlara “Sigorta satış acentelerimiz bizim için çok önemli, eğer gelen kişinin bir acente temsilcisi olduğunu fark ederseniz yoluna kırmızı halı serin, özel davranın, ne yapmanız gerekiyorsa yapın ve eğer ona bizim kata kadar eşlik etmeniz gerekiyorsa edin.” dedi.

Daha sonra bazı acente temsilciliklerinden binaya girdiklerinde kendilerine nasıl davranıldığı konusunda bilgi aldım. Hepsi kendilerini çok değerli hissettiklerini ve şirketlerinin kendilerini önemsediğini görmekten mutlu olduklarını söylediler.

Bütün bunların çok önemli bir sonucu oldu. Acenteler canla başla çalıştılar ve hedeflerine ulaşmak için büyük çaba sarfettiler.

Telefonla aramış olan birine karşılık vermek, bir ismi hatırlamak, birine saygılı davranmak… Bunlar bir liderin yapması gereken en önemli şeylerdir.  Çalışanlarınıza arkadaşlarınız gibi davranın, onları aşağılamayın veya komuta etmeye çalışmayın. Unutmayın, onlar sizin iş arkadaşlarınız, hizmetçileriniz ya da en yakın dostlarınız değil.

Büyük patronu oynamanız insanları motive etmez, yalnızca onların alınmalarına ve kendilerini kötü hissetmelerine neden olur. Saygının büyük gücü söz konusu iken, neden yöneticiler kendileri için çalışanlara üstünlük taslama ve onları azarlama alışkanlığını sürdürürler?

Bunun nedeni maalesef özgüvenin yetersizliğidir.

Bu işe yarar mı? Asla. Aslında sert bir yönetici olmadıkları halde öyle görünmeye çalışan yöneticiler vardır. Hiç doğal olmayan bir tarz benimseyerek kendi rahatsızlıklarını örtmeye çalışırlar. İnsanları sözle taciz etme, sağa sola emirler yağdırarak saygı görme eğiliminde olurlar. Ancak, çalışanlarınızın sizin de bir insan olduğunuzu görmelerini sağlamak çok daha etkili bir yoldur. İnsanlara kendinizi onlarla eşit gördüğünüzü gösterin. Onlara değerli varlıklar gibi davranın, şirketin makinelerinden biri gibi değil. Onları aşağılamayın, aksine teşvik edin, katkıda bulunmaya, iş birliğine davet edin, cesaretlendirin.

İş, pek çok durumda onlar için de sizin için olduğu kadar önemlidir. Onlar da işe katılmak, katkıda bulunmak, mücadele etmek isterler. Umursanmamak ya da hor görünmek istemezler.

Sembolik çabalar burada önemli rol oynayabilir. Örneğin, o büyük yönetici masasının arkasından kurtulun, bir toplantı masası kullanın ve bunun etrafında toplanıp eşit koşullarda konuşun.


İnsanlara iyi davranın, kendinizi onlarla eşit gördüğünüzü gösterin ve onları takım çalışmasına dahil edin. İş yerinde huzuru yaratmanın en iyi yolu şudur:

Organizasyonda insani koşullar yaratın.
İnsanlara duyulan içten saygı, motivasyonun temelidir.

   

Kaynak: Dale Carnegie / İçinizdeki Lider(The Leader in You) / Epsilon Yay./İstanbul 2004

Makaleyi Paylaş

Yazarlar

Yavaş Yavaş Acele Etmek: Agile
Doçent Dr. Lütfi Apilioğulları
Eyvah Yeni Kuşak Geliyor
Dr. İlhami Fındıkçı
Dora Makina Başarı Hikayesi
Dr. İlhami Pektaş
Sahiplik Etkisi
Dr. Zeki Yüksekbilgili
Yolumuz Yol Değil
H. Yücel Koç
Stratejik Planlama
Hakan Akgül
ERP Seçimi
M. Göker Sarp
İçinizdeki Lider (7.Bölüm)
Nilgün Yalım Eren
İnsan Merkezli Yapay Zeka
Prof. Dr. Ali Rıza Büyükuslu
Yorumsuz..!
Vedat Gökçe